Saturday, October 14, 2006

Basından bir yorum

Fransa Ermeni sorununu çözüyor!
Cengiz Aktar (05.05.2006) Vatan


Tam anlamıyla bir saltanat sonu dönemi yaşayan Fransa yalpalayan bir tekne görünümü veriyor. Dümen kimde belli değil, teknenin çarpacağı yeri kestirmek kolay değil.

Gelecek yıl Fransa'nın başına geçebilecek olan Sosyalist Parti durduk yerde Ermeni dosyasını, hele bu zamanda, yeniden açtı. 18 Mayıs'ta Parlamento'nun gündemine "Ermeni soykırımı"nın reddini suç sayan ve cezalandıran bir yasa tasarısı sunacak. Eğer tasarı Parlamento, Senato ve Cumhurbaşkanlığı onayı sonucunda yasalaşırsa soykırımın reddi, suçun boyutuna oranla ağır hapis ve para cezaları öngörüyor.

Fransız sosyalistlerinin oldum olası bir "Ermeni soykırımı" politikası vardır. Eski savunma bakanlarından Charles Hernu meselenin azimli bir savunucusuydu. Sosyalist Parti'nin, Ermeni Daşnak Partisi'ni sosyalist zannederek geliştirdiği ilişkiler ve Cumhurbaşkanı adayı Segolene Royal'in eşi, Sosyalist Parti Birinci Sekreteri François Hollande'ın safiyane yaklaşımı Ermeni meselesini sosyalistlerin gündeminde tuttu.

Tasarı yasalaşırsa Fransa Ermeni meselesi tartışmasını halletmiş olacak! Ama bu belki de hayırlı bir gelişme.

Tuzu kuru diaspora Ermenileri, bulundukları Bati ülkelerindeki hassasiyet ve Musevî soykırımından kaynaklanan suçluluk duygusu ve yaygın Türkiye karşıtlığını gayet usturuplu kullandılar ve kullanmaya devam ediyorlar. Olayların cereyan ettiği zaman ve mekana olan uzaklıkları kimliklerinin parçası haline gelmiş olan bu faciaya olan yaklaşımlarını birebir etkiliyor. Onlarla Ermeni meselesinin bugününü konuşmak, hâlâ bu topraklarda yaşayanları birebir ilgilendiren yapıcı bir tutum beklemek çok zor. Bu mesele bir gün çözülürse Türkiyeli Ermeniler, Ermenistan ve Türkiye ile çözülecek. Fransa, isviçre veya Amerika ile değil.

Bu anlamda, Fransa'da Ermeni meselesinin konuşulmasını yasaklayan yasa tasarısı sayesinde Fransa'daki bu bitmez tükenmez ve sonuçta hiçbir yapıcı öğe içermeyen kısır tartışma ortamından ilelebed kurtulacağız.

Ama kendi Cezayir sorununu çözemiyor
Epeyi bir zamandır Fransa, zengin Cezayir'le arasını düzeltmeye çalışıyor. Yıllardır Cezayir'e karşı Fas'ı destekleyen politikasını dengelemeye çabalıyor. İlişkileri "Dostluk Antlaşması" adı verilecek sağlam bir temele oturtmak istiyor. Hatta yakın zamanda dışişleri bakanları Cezayir'e, bize teklif edilen "ayrıcalıklı ortaklık" gibi ne idüğü belirsiz bir "istisnaî ortaklık" teklif etti.

Ancak bu yeni dönem eski dönemin sorgulanması ile mümkün. Çok kanlı ve acılı bir savaş sonunda Cezayir'in bağımsızlığını tanıyan Fransa'nın toplumsal belleği Cezayir ile ilgili envai çeşit hatırayla dolu. 1830'da ülkenin fethi ile başlayan sert bir müstemleke dönemi; 1870'te Fransız Bakan Cremieux'nün Cezayir Musevileri'ne Fransız vatandaşlığı veren ve oraların huzurunu bir daha geri gelmeyecek şekilde bozan kararı; 1954'te başlayan kan ve acıyla dolu Cezayir Savaşı; 1961'de bağımsızlık sonrasında orayı terkeden kolon ve Fransız ordusu için savaşmış "harki" diye anılan Araplardan oluşan bir milyon insan...

Fransa, tıpkı Türkiye gibi, bu sorunlu dönemleri sorgulamaya yanaşmıyor. Ne zaman Cezayir'de bir yetkili veya Fransa'da bir aydın çıkıp bu dönemle ilgili resmî tezin dışına çıkan bir laf etse resmî tekzip geliveriyor. Cumhurbaşkanı Buteflika'nın daha geçenlerde "bize 1830 ile 1962 arasında kimlik soykırımı uyguladınız; Berberi mi, Arap mı, Avrupalı mı, Fransız mı ne olduğumuzu bilmiyoruz" demesi Fransa'da büyük tepki uyandırdı.

Bırakalım sağlıklı bir bellek karşılaştırmasını Fransa 23 Şubat 2005'te, içinde müstemlekeciliğin olumlu yönlerinden söz eden bir yasayı kabul etti.

"Sizinle aynı düşünceyi paylaşmıyorum, ama düşüncenizi ifade etmeniz için hayatımı feda edebilirim" diyen Fransız filozof Voltaire'in kemikleri sızlıyordur..

No comments: